© Bizim Tekirdağ 2021

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Çorlu'da Akıncı TİHA’ya İlk İmzayı Attı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla Çorlu Hava Meydan Komutanlığı Akıncı Uçuş Eğitim ve Test Merkezi’nde Baykar Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı (TİHA) Teslimat ve Kurs Bitirme Töreni gerçekleştirildi.

İlk eğitim dönemini birincilikle tamamlayan İHA pilotu Tuncer Yaman,  Baykar Teknoloji lideri Selçuk Bayraktar, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar konuşma gerçekleştirdi.

Çorlu Hava Meydan Komutanlığı’nda düzenlenen törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bugün burada Türkiye’nin mühendislik kabiliyetlerinin yeni sembolü, bağımsızlığımızın gökyüzündeki yeni temsilcisi taarruzi insansız hava aracı Akıncı’nın teslimatı vesilesi ile bir arada bulunuyoruz. Ağustos bizim tarihimizde aynı zamanda zaferler ayıdır. Perşembe günü 950. Seneyi devriyesini kutladığımız Malazgirt zaferinden yarın 99. Yıldönümüne kavuşacağımız İstiklal Harbimizin zirvesi olan 30 Ağustos zaferimize kadar pek çok dönüm noktasını bu ay içerisinde yaşadık” dedi.

Bugünkü programımızla tarihi zaferler halkımıza bir yenisini daha eklemiş oluyoruz diyen Erdoğan, “Türkiye’mizin son 19 yılda yaşadığı başarı hikayesinin en ön safında hiç şüphesiz savunma sanayisi var. Bilhassa insansız hava araçları konusunda ulaştığımız seviye, savunma sanayiindeki kabiliyetlerimizin tüm dünya tarafından kabul edilen başarısının ifadesidir. Çok değil bundan 10 yıl önce bize bu araçları parası ile bile satmayan bakımlarını yaptırmak istediğimizde bugün git yarın gel diyenler vardı. Aynı çevreler bugün sahada oyunu değiştiren Türk İHA’larını ve onların açtığı çığırı konuşuyor. Bu başarının gerisinde Nuri Demirağ, Nuri Killigil ve Vecihi Hürkuş gibi vatanseverlerin akim kalmış mücadelelerini yeniden ayağa kaldıran Türk mühendisleri, teknisyenleri ve teknikerleri bulunuyor. Bu başarının arkasında yapamayız, beceremeyiz diyen mandacı kafalara inat en iyisini en ilerisini biz yaparız diyen inanmış yürekler var. Bu adanmışlığın meyvesini sınıfında bugün dünyanın en gelişmiş İHA’larından biri olan Akıncıyı TSK envanterine katarak alıyoruz.”

TİHA Akıncı ile Türkiye bu teknolojinin en ileri 3 ülkesinden biri olmuştur diyen Erdoğan, “Bu başarının mimarları olan Bayraktar ailesini, başta baba Bayraktar Özdemir beyi, eşini ve evlatlarını, Baykar’ın fedakar mühendislerini teknikerlerini, çalışanlarını, Akıncı’nın tasarım, geliştirme ve üretim safhalarında emeği geçen herkesi şahsım, ailem, milletim adına yürekten tebrik ediyorum. Rabbim’den Akıncı’nın bölgesinde ve dünyada huzurun, güvenin, barışın ve adaletin tesisi için samimi gayret gösteren Türkiye’nin gücüne güç katmasını niyaz ediyorum.  Türkiye’nin savunma sanayii konusundaki hassasiyeti gözünü kan bürümesinden değil dünyanın son bir asırdaki serencamından kaynaklanıyor. Son 100 yılda iki büyük savaş yaşayan dünyamız istikrar ve düzene kavuşmak şöyle dursun, daha çetin sınamalarla karşı karşıya kaldı. Dünyanın çeşitli yerlerindeki çatışmalar, kargaşalar, sosyal düzensizlikler giderek derinleşiyor. Göç, salgın, özellikle salgın hastalıklar açlık, kıtlık gibi felaketler dünya nüfusunun en önemli gündem maddesi olmayı sürdürüyor. Uluslararası kuruluşlar sadece dünyanın üç – beş ülkenin çıkarlarına hizmet eden, çarpık yapılarıyla bu büyük sorunlara çözüm bulmakta aciz kalıyorlar. Batı son birkaç yüzyılda ilim, fen ve teknolojide elde ettiği üstünlüğü fırsat bilerek hak, hukuk, adalet, insan onuru gibi evrensel kavramları kendi güvenlik ve refah düzenini korumak için suiistimal ediyor” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi soruyorum sizlere Afganistan’da anneler çocuklarını dikenli tellerin ardındaki yabancı askerlere teslim etmek zorunda kalıyorsa, vicdanlar buna nasıl suskun kalabilir.  Filistin’de uçurtma uçurması gereken çocukların bomba seslerinden korkan kardeşlerini teskin etmek için çırpındıkları bir dünyada başlar nasıl huzurla yastığa değebilir. Suriye’nin yerle bir olan şehirlerinde anne babalar enkaz yığınları arasında evlatlarının cansız bedenlerini ararken dünyanın geri kalanı kendi evlatlarının geleceğine nasıl güvenle bakabilir. Umut yolculuğuna çıkan mültecilerin bedenleri Akdeniz’in ve Okyanusların karanlık sularında kaybolurken insanlık buna nasıl bigane kalabilir. Dünyanın dört bir yanında benzer zulümler farklı sebeplerle yaşanıyorsa hangimiz sırtımızı mazlumlara ve mağdurlara dönerek yaşamaya devam edebiliriz. Tüm bu acı tablolar insan onuruna yaraşır bir hayatı sadece kendilerine reva görenlerin eseridir. Elbette bu sorunlar çözümsüz değildir. Tarihinin hiçbir döneminde adı soykırımla, sömürgeyle, katliamla, işgalle anılmamış, umudu, vicdanız, huzuru temsil eden bir medeniyet tasavvurunu yeniden ihya ederek bu karanlık tabloyu tersine çevirebiliriz ama önce buna niyetlenmek gerekiyor. En acısı da karşımızda böyle bir niyetin olmamasıdır. Dünyada olup bitenlere baktığımızda kimi ülkelerin teknolojideki üstünlüklerini krizden çıkarmak, yeni kaynaklar ele geçirmek, sınırları değiştirmek için kullandıklarını görüyoruz. Halbuki teknoloji, huzuru getirmek, savaşları bitirmek, soykırımları engellemek, refahı sağlamak için kullanıldığında tüm insanlığa hizmet edecektir.”

Türkiye olarak prensibimiz geliştirdiğimiz her teknolojiyi, ülkemizle birlikte insanlığın tamamına sunmak, hayrına kullanmaktır diyen Erdoğan, “Savunma sanayiinde de aynı hissiyatla hareket ediyoruz. Bugün Suriye’de, Libya’da Azerbaycan’da önüne geçtiğimiz insanlık dramları işte bu anlayışın bir sonucudur. Türk askerinin adım attığı her toprak, Türk İHA ve SİHA’larının havalandığı her sema işte bu sebeple huzur buluyor. Güney Asya’dan, Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Balkanlara kadar gittikleri coğrafyaların insanları ile göz hizasında konuşmaya bile özellikle tenezzül etmeyenler elbette bu durumdan memnun değildir. Hayatları boyunca hep karşısındakinden bir şeyler çalmanın, hep kendine çalışmanın derdinde olanlar elbette bu tabloyu iyi karşılamıyorlar. İşte bu sebeple bölgemizdeki ateş çemberini Türkiye’yi de içine alacak şekilde genişletmeye çalışıyorlar.

Çeşitli zamanlarda PKK’yı, FETO’yu, DEAŞ’ı, YPG’yi öne sürüp ülkemizi türlü badirelerin içine çekmek gayretlerinin gerisinde hep bu strateji vardır. Terör örgütlerinin işe yaramadığı durumlarda gizli açık ambargolarla, ekonomik tuzaklarla, diplomatik sinsiliklerle netice almaya yöneldiler. Allah’ın yardımı ve milletimizin beraberliğine, beraberliğine, kardeşliğine sahip çıkması sayesinde hem sahada hem masada tüm bu oyunların üstesinden geldik  “ dedi.

Türkiye’nin geçtiğimiz 19 yılda elde ettiği netice 84 milyon insanımızın tamamının ortak başarısıdır. Bu başarıda dünyanın dört bir yanında kalbi bizimle çarpan yüz milyonlarca kardeşimizin de büyük payı vardır. Dünyada örneklerini sıkça görmeye başladığımız, geçmişte milletçe acı şekilde yaşadığımız tecrübeler Türkiye’nin her alanda mutlaka gücünü arttırması gerektiğine işaret ediyor. Dün Bosna Hersek’te bunu gördük, Karadağ’da bunu gördük. Türkiye’nin, bu milletin ne olduğunu çok farklı milletlerden orada baş çarşıda olanlar bile hissediyor ve bu şekilde yaklaşım gösteriyorlardı.

Eğer ülke millet de devlet olarak yeterince güçlü olmazsak bin yıllık vatanımız bu coğrafyadan bizi adeta bıçakla kazır gibi kısa sürede tasfiye edeceklerinden şüpheniz olmasın. Bizim başka vatanımız yok. Bizim gidecek başka bir yerimiz de yok. Onun için ülkemize, vatanımıza, devletimize sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Üstelik bizim sorumluklarımız sadece 780 bin kilometre kare ile de değil. Eğer bölgemizde istikrar, huzur ve güven sağlanacaksa bunun Türkiye’siz gerçekleştirilmesi düşünülemez.

 

Büyük başarılar için, bireysel gayretlerin ötesinde takım oyunu gerekiyor. Üzerinde yerli ve milli mühimmatlarımız olmasaydı, Akıncı'yı belki ucurabilirdik ama asıl vazifesini yerine getirebilmesi sağlayamazdık. Çünkü bu mühimmatların hiçbirini satın alamayacaktık. Almaya çalıştığın zaman bugün git yarın gel diyecekler. İşte bu yüzden kamu, üniversite ve özel sektörün işbirliğinde ülkemizin savunma sanayi üssü olma yolunda tüm kurumlarımızla beraber çalışıyoruz.  TÜBİTAK, SAGİ ile havadan havaya füze sistemleri olan Gökdoğan ve Bozdoğan 100 kmye kadar menzili olan hassas güdüm kitleri 250 kmye kadar menzilli ilk seyir füzemiz SOM'u geliştirdik. Roketsan ve ASELSAN ile Hisar, Atmaca, Cirit, Korkut gibi birçok kritik yerli ürünü kullanıma sunduk. Yeniden yapılandırdığımız makine ve kimya endüstrisi silah, mühimmat, patlayıcı ve ekipman üretiminde hızla kendini geliştiriyor. Makine kimya endüstrisi son savunma sanayi fuarında görücüye çıkardığı elektrikli fırtına obüsünden deniz topuna kadar bir dizi yeni ürünü de fuarcılara sunmuştur. Özel sektörümüzün ülkemizi bu alanda yurtdışına tamamen bağımlılıktan kurtaracak yeni nesil patlayıcıların üretiminden tüm unsurlarını üretecek yatırımları var. İnşallah bu üretimi yapacak bir fabrika yakında Gerede'de faaliyete geçiyor. Kendi tasarlayıp ürettiğimiz Lazer dedektörler SİHA'larımızdan Helikopterlerimizden Uçaklarımızdan atılan güdümlü fuzelerimizde kullanılıyor. Yine İHA'larımız için Kalecik'te kurduğumuz test ve değerlendirme merkezi ile bu sektördeki milli üretim etkinliklerimizi bir üst seviyeye çıkaracağız. Bütün bu yatırımlar sayesinde savunma sanayimiz giderek büyümeye devam edecek. Ama artık savunma sanayi projeleri başta olmak üzere, geleceğin teknolojilerinde vites yükseltme zamanı.  İnşallah savunma sanayisinde elde ettiğimiz bu tecrübeyi teknolojinin tüm sivil alanlarına taşıyacak çok daha büyük başarılara imza atacağız. Yazılımda ülkemiz parmakla gösterilen bir ülke olacak. Yapay zekada, insansız ve otonom teknolojilerde istikamet belirleyen bir ülke olacağız. Bugün İHA liginde Türkiye'ye basamak yükselten Akıncı TİHA'yı güvenlik güçlerimizin envanterine kazandırmanın yanında Akıncı'yı kullanacak personelimizin de aldıkları kurslardan mezun ediyoruz. 125 mezunumuz Akıncı'nın kritik görevlerinde yer alacaklar. Bu önemli yükü omuzlayacak, her bir kardeşime şimdiden başarılı görevler diliyorum. Sınırlarımızın içerisinde ve sınır ötesinde görev yapan güvenlik güçlerimiz ile ülke güvenliğimiz için çalışan savunma sanayi projelerinde tüm fedakar kardeşlerimize de buradan seslenmek istiyorum. Unutmayın sizin geçirdiğiniz her uykusuz gece milletimizin huzur içerisinde geçirdiği gece demektir. Selçuk hafta sonları İstanbul'a geldiğinde kendisini arardım. Aldığım cevap, "Akıncı için fabrikada çalışıyordum" gece saat 12.00-01.00 fabrikada çalışıyor. 'Durmak yok yola devam' diyor. Abi kardeş ailece fabrikada bu çalışmalarını sürdürdüler. Sonunda şu eserlere kavuştuk” dedi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER