© Bizim Tekirdağ 2021

Türkiye’nin Üzüm Gen Bankası Tekirdağ’da

1930 yılında Atatürk’ün emriyle kurulan Tekirdağ Bağcılık Enstitüsü Türkiye’nin üzüm gen bankası olma unvanını taşıyor. 81 vilayetin değişik ilçelerinden getirilen yaklaşık bin 400 üzüm çeşidinin gelecek nesillere aktarılması için çalışmalar yapılıyor.

Tekirdağ’ın merkez ilçesi Süleymanpaşa’da bulunan Tekirdağ Bağcılık Enstitüsü Türkiye’deki üzüm çeşitleri üzerine çalışmalar yapıyor. Türkiye’nin Üzüm Gen Bankası unvanını taşıyan Enstitü Süleymanpaşa Belediyesi tarafından düzenlenen Lezzet Şenlikleri programı kapsamında basın mensuplarına gezdirildi.

Yaptıkları çalışmalarla ilgili bilgiler veren Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü Gıda Teknolojileri Bölüm Başkanı Dr. Mehmet Gülcü; “Burada üzümün gıda ürünlerine, gıda sanayisine işlenmesi ile ilgili üretim faaliyetleri ve AR-GE çalışmalarını yürütüyoruz. Enstitümüz 1930 yılında Atatürk’ün emriyle kurulmuş, ülkemizin ilk tarımsal kurumlarından. O dönem çiftçilerimizin eğitilmesi için bölge çiftçilerine yatılı eğitimler verildiğini biliyoruz. Daha sonraki dönemlere gelişen üzüm ve bağcılık konusuyla birlikte önce Trakya’ya sonra da tüm Türkiye’ye, bağcılık konusunda, üzüm çeşitlerinin yetiştirilmesi, değerlendirilmesi, hastalıklara dayanıklılığı konularında faaliyet gösteren bir araştırma, geliştirme kuruluşuyuz. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteriyoruz” dedi.

Gülcü; “1965 yılında başlayan milli koleksiyon bağımızın oluşturulması amacıyla, üzüm genetik kaynaklarının toplanması ve tanımlanması, projesi kapsamında bugüne kadar enstitümüze bin 400 küsur üzüm çeşidi getirilmiş. Bunlar ülkemizin 81 vilayetinin değişik ilçelerinden gelmiş. Bizzat arkadaşlarımızın önce üzüm dalındayken gözlem yapıp, daha sonra da genetik materyal olarak fidan ve çelik temini vasıtası ile aşılanıp, bağlarımıza kurulmuş, şu anda da koleksiyon bağı olarak Türkiye’nin üzüm gen bankasını enstitümüzde canlı olarak yaşatmaya çalışıyoruz. Daha küçük kapsamlı ve daha az çeşitlerle kurulmuş, Manisa’da ve değişik enstitülerde ve üniversitelerin koleksiyon bahçeleri mevcut. Ancak en kapsamlı bağ ve ilk başlayan kurum olduğumuz için ana çalışma konusu olarak da bizim enstitüye verilmiş bir konu. Doğal afetler ya da çeşitli sebeplerle ola ki olumsuz bir durum ortaya çıkar diye diğer illere de yedekleme amacıyla materyal gönderiyoruz” diye konuştu.  

“Gen bankacılığında genetik materyali devam ettirmek birinci sebep ama biz bununla kalmıyoruz” diyen Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü Gıda Teknolojileri Bölüm Başkanı Dr. Mehmet Gülcü; “Araştırma, geliştirme kuruluş olduğumuz için bu üzümlerin şaraba uygunluk durumlarını, sofralık tüketime uygunluk durumlarını, son yıllarda üzüm suyuyla ilgili de çalışmalarımız oldu, üzüm suyuna, üzüm şırasına uygunluk durumlarını aynı zamanda kurutmalığa uygunluk durumları ile ilgili çalışmaları da yapıyoruz. Bu çalışmaları daha sonraki nesillere gerek kendi çeşidi olarak gerekse genetik materyal olarak farklı çeşitlerle birlikte melezleyip aktarmak amacıyla incelemelerimizi sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

Gülcü; “1965 yılında başlayan çalışmalarda bugün görüyoruz ki bizim milli koleksiyon bağımıza gelen üzümü şu anda bazı yerlerde bulamıyoruz. Çünkü artık orada köy azalmış, nüfus azalmış, bağcılık yapılmaz hale gelmiş. O nedenle bu bağımız çok önemli. Bu genetik mirasın sonraki nesillere aktarılması açısından çok önemli görüyorum. Üzüm belki de meyveler arasında gıda ürününe işlenebilen ve en fazla çeşitliliği olan ürünlerden. Sarma yaprağından yapılıyor. Üzümün tanesine bakarsanız, pekmez, şarap, üzüm suyu, üzüm şırası, Trakya’da bilinir hardaliye. Değişik yörelerde farklı isimlerle yeni ürünler var. Kuru üzüm çeşitlerimiz var. Çekirdeklisi, çekirdeksizi ayrı. Sirke çok önemli bir gıda maddesi, hem sağlık açışından hem de beslenme açısından çok önemli bir beslenme maddesi, bunun yanında üzümün reçeli yapılabiliyor. Üzümün işlenmesi sonucu, ortaya çıkan atıklar dediğimiz, çekirdekleri bir tüketim maddesi olarak aktarlarda yerini bulmuş durumda. Doğal gıda takviyesi olarak marketlerde yerini bulmuş ürünler. Ben 20 çeşit ürün çeşidi sıralayabiliyorum. Gerçekten çok değerli bir meyve, cennet meyvesi diyebiliriz” dedi.

“Enstitümüzde, Türkiye asma genetik kaynakları ile ilgili ülkesel proje yürütülüyor” diyen Gülcü; “1965 yılında başlayan çalışma şu anda 50 küsur yılında. Şu anda bin 400 çeşitten daha fazla genetik çeşit bağımızda halihazırda yaşatılıyor. Burası Türkiye’nin üzüm gen bankası. Bunları canlı tutuyoruz, gelecek nesillere aktarılması için sadece tutmakla kalmıyoruz, üzerindeki teknolojik araştırmalarımızı yürütüyoruz.  Bugüne kadar şaraplık özellikleri ile ilgili çalışmalarımız oldu. Üzüm suyuna işlenme uygunlukları ile ilgili çalışmaları ben bizzat yürütmüştüm. Daha sonra sofralık değerleri ve kurutmalık değerleri ile ilgili de çalışmalarımız devam ediyor. Yaklaşık 100 dekar bir alanı genetik kaynaklar için kullanıyoruz. Türkiye genelinden kaynakları toplamaya devam ettiğimiz için bağ alanı giderek artıyor. Son yıllarda özellikle artan yerel kültür ve turizm faaliyetleri kapsamında öyle şeyler oluyor ki, üzüm çeşidi vakti zamanında A şehrinin B ilçesinden getirilmiş, ancak şu anda o üzümü yaşlıları bildiği halde orada üretimi kalmamış ya da çeşit kaybolmak üzere, o durumlarda bizimle irtibata geçiyorlar. O üzümün burada olduğunu teyit ettiklerinde ya da kendi bölgelerinin üzüm çeşitlerini bizden liste halinde isteyip daha sonra bizden de genetik materyal şeklinde, fidan, çelik şeklinde üretimler yapılabiliyor” diye konuştu.

Süleymanpaşa Belediyesi tarafından düzenlenen Trakya Lezzet Şenlikleri kapsamında düzenlenen programda Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü Gıda Teknolojileri Bölüm Başkanı Dr. Mehmet Gülcü, Enstitüde yapılan çalışmalar ve hakkında da basın mensuplarına bilgiler verdi. Ayrıca Gülcü, üzüm bağlarındaki üzüm çeşitlerini de basın mensuplarına gezdirerek üzüm çeşitleri hakkında bilgiler aktardı.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER