1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında NKÜ Tıbbi Bilimsel Araştırma Topluluğu, NKÜ Tıp Sanat Topluluğu ve NKÜ Tıp Öğrencileri Birliği üyesi öğrenciler Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Hastanesinde meme kanseri hakkında hasta ve hasta yakınlarına hastanede kurdukları stantta bilgilendirmede bulunarak, tanıtım broşürü dağıttı ve farkındalık oluşturmak için Meme Kanseri ile mücadelenin sembolü pembe kurdeleler taktı.
Öğrencilerin, NKÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel Özkan Gürdal rehberliğinde Üniversite Hastanesinde kurdukları Meme Kanseri Farkındalık Standı da hastalar tarafından ilgi gördü. Standı ziyaret eden Başhekim Doç. Dr. Nejat Altıntaş’a öğrenciler, mücadelenin sembolü olan pembe kurdeleden taktı.
Meme kanseri, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kadınlarda görülen her dört kanserden birini oluşturuyor ve her 8 kadından 1’ine meme kanseri tanısı konuyor. Gelişmiş ülkelerde alınan önlemlerle meme kanseri sıklığının azaldığı görülürken Türkiye’de meme kanseri son 25 yılda 3 katına yakın bir oranda arttı. Her yıl yaklaşık 25 bin kadına meme kanseri tanısı konan ülkemize dair bir diğer gerçek de batılı ülkelere kıyasla meme kanseri görülme yaşının düşük olmasıdır.
Etkinlik için alanda bulunan Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Multidisipliner Meme Kanseri Konseyi öğretim üyeleri Prof. Dr. Sibel Özkan Gürdal, Doç. Dr. Hilmi Tozkır, Doç. Dr. Erdoğan Selçuk Şeber, Doç. Dr. Meltem Öznur, Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Yolcu, Dr. Öğr. Üyesi Okan Avcı, Uz. Dr. Ali Fırat Şişman, Uz. Dr. Eyyüp Çavdar, Uz. Dr. Yakup İriağaç ve Uz. Dr. Kubilay Karaboyun; ülkemizde meme kanseri görülme yaşının düşmesine şu sözlerle açıklık getirdi: “Amerika’da meme kanseri tanısı alan hastaların yüzde 25’i 50 yaş altında, yüzde 3’ü 40 yaş altındadır. Türkiye’de ise oranlar hayli yüksek. Meme kanseri tanısı alanların yüzde 50’si 50 yaş altında, yüzde 20’si 40 yaş altındadır. Bu çok ciddi bir orandır” Ayrıca genç yaşta görülen meme kanserinin, ileri yaşa oranla daha hızlı seyredip, daha sık tekrarladığını da belirttiler ve eklediler: “Bu durumda erken tanı, özellikle genç yaşta daha da önemli bir hale geliyor. Sadece 40 yaş üstü değil, tüm kadınlarımızı düzenli meme kontrolüne davet ediyoruz.”
Kendi kendine meme muayenesi 20 yaşından sonra her ay, mamografi 40 yaşından sonra her sene tekrarlandığı durumda meme kanseri vakalarının %80’i erken dönemde saptanabilir.
Meme Kanserinin En Büyük Nedeni Hareketsizlik, Teknoloji Bağımlılığı ve Obezite
“Meme kanserinin en büyük nedeni hareketsizlik, teknoloji bağımlılığı ve obezite” diyen konsey üyeleri düzenli yapılan egzersiz ve obeziteden kaçınarak meme kanserinin önlenebileceğini belirtirken, meme kanserinin erken yaşta görülmesinin nedenlerini şöyle sıraladı:
- Türkiye’de nüfus yapısının genç olması,
- Gençlerin üreme fonksiyonlarında değişiklikler (erken yaşta adet görmek, geç doğum, kısa süren emzirme, geç menopoz, hormone kullanımı vs.)
- Hareketsiz yaşam tarzındaki artış,
- Daha az egzersiz yapma, otomobil, TV ve bilgisayar bağımlılığı,
- Beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler,
- Fastfood, işlenmiş ürün ya da paketli ürün tüketiminde artış,
- Obezite ya da kilolu olma sıklığında artış,
- Kadınlarda tütün ve alkol kullanım sıklığında görece artış ve kullanımın erken yaşlara kayması,
- Olumsuz çevresel faktörlere maruz kalma sıklığı ve süresinde artış (işyeri, yaşama, çalışma ortamı, ekonomik nedenlerle artan stres),
- Hava kirliliği ve bu ortamda yaşama/çalışma,
- Su, toprak kirliliği ve hormonlu ortamda yetişen ve genetiği değiştirilmiş besinleri tüketme.
Meme Kanserinde Genetik Miras Önemli
Meme kanserinde genetik mirasın önemli olduğunu vurgulayan konsey üyeleri; “Özellikle ailesinde kanser vakası olanların genetik yatkınlığının araştırılması gerekiyor. Genetik tetkiklerde yaklaşım, kanser sıklığı yüksek ailelerde öncelikle kanser tanısı konulmuş bireyde şüphelenilen genetik sonuca bakmaktır. Bunların sonuçlarına göre risk altında olduğu düşünülen diğer aile bireylerine de test yapılabilir. Ancak böyle kanser riski yüksek ailelerdeki her birey BRCA1 veya BRCA2 mutasyonu taşıyor demek değildir. Tanı konulduktan sonra yapılan genetik testler ise uygulanacak en doğru tedavinin seçilmesine ve gereksiz tedaviden kaçınılmasına yardımcı oluyor” şeklinde konuştular.
- Birinci derecede yakınlarda (anne, kız kardeş, kız çocuk) ikisi meme kanseri ise ve bunlardan birine 50 yaşından önce meme kanseri tanı konulmuşsa;
- Birinci veya ikinci derece yakınlarda (büyükanne, hala, teyze) üç veya daha fazlasında, tanı konulan yaştan bağımsız olarak, meme kanseri varsa;
- Ailede hem meme hem yumurtalık kanseri olan birinci ve ikinci derece yakını varsa, ailede yaştan bağımsız olarak yumurtalık kanseri olan birinci ve ikinci derece yakın varsa;
- Birinci derece yakının iki memesinde birden kanser varsa;
- Aileden bir erkekte meme kanseri varsa 45 yaşından önce meme kanseri olmuşsa,
- Üçlü negatif meme kanseri olmuş 60 yaş altı kadınlarda genetik yatkınlığın araştırılması gerekiyor.
Etkinlikte “Günümüzde tıp bilimi tek tip yaklaşımdan uzaklaşarak, kişiye özel ve çok boyutlu yöntemlere yönelmekte, aynı zamanda insan sağlığı ve hastalıkların tedavisi konusunda çok sayıda bilimsel gelişme gerçekleşmektedir. Tıp alanındaki gelişmeler son derece hızlı biçimde yaşamımıza girmekte, bu durum hekimleri, diğer bilim insanlarını tez ve antitezlerini paylaşmaya, birlikte düşünmeye ve karar vermeye yönlendirmektedir. Ülkemizde ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alan kanser çok boyutlu bir sağlık sorunudur. Tıbbın farklı uzmanlık alanlarında çalışan hekimlerden ve diğer disiplinlerde görev alan sağlık çalışanlarından oluşan ‘Tümör Konseyleri’ hastanın tıbbi ve sosyal durumuna en uygun ve en etkin tedavi planının oluşturulmasını sağlamaktadırlar” şeklinde konuşan Prof. Dr. Sibel Özkan Gürdal, ayrıca Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Multidisipliner Meme Kanseri Konseyi ile ilgili olarak da “Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Multidisipliner Meme Kanseri Konseyi tıbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi, meme cerrahisi, patoloji, radyoloji, tıbbi genetik öğretim üyelerinden oluşmaktadır. Kanser hastaları bütünsel ve multidisipliner bir yaklaşımla değerlendirilmekte, tanı ve tedavi süreci tıp biliminin gereklilikleri ve hastanın özgün durumu doğrultusunda belirlenmektedir” dedi.
Yorum Yazın