Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde yaşanan tren kazasında eşi, 6 aylık bebeği, baldızı ve diğer baldızının kızını kaybeden Melih Kurtuluş, "Bizim buradaki amacımız intikam almak değil, adaletin yerini bulması. Bu ülkenin adalet sistemine güveniyorum" dedi.
8 Temmuz günü Çorlu’da meydana gelen ve 25 kişinin öldüğü 300’den fazla kişinin de yaralandığı tren kazasında eşi Derya, 6 ayık bebeği Beren Kurtuluş ile baldızı Emel Duman ile bir diğer baldızının kızı Bihter Bilgin’i kaybeden Melih Kurtuluş, kaza sonrası yaşadıkları ve devam eden süreçle ilgili açıklamalarda bulundu.
"Hala fotoğraflara bakmakta zorlanıyorum"
"Bizim için kaza süreci zor bir süreç oldu" diyen Kurtuluş, "Bu kazanın unutulmaması gerektiğini düşünüyoruz. Kamuoyunun gündeminde yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bakarsanız çok fazla ihmal var bu kazanın oluşmasında. Hatta ihmaller zinciri olduğunu söyleyebiliriz. Sergide hayatını kaybedenlerin fotoğrafları ve kısa öz geçmişleri sergilendi. Ben katılamadım zorlandım çünkü. Hala bazı şeyleri yapmakta zorlanıyorum resimlere bakmak, videoları izlemek gibi" dedi.
"Bilirkişilerin raporunun dava süresince kullanılmasını doğru bulmuyoruz"
Devam eden hukuki süreçle ilgili olarak da açıklamalarda bulunan Melih Kurtuluş, "Bu zaten hukuki sürece, adli sürece yansımış bir olay. Şu anda iddianamenin hazırlanmasını bekliyoruz. Talebimiz de zaten bir an önce iddianamenin hazırlanarak gerçek suçluların adalet önünde cezasını almasıdır. Başka da bir amacımız yok. Giden geri gelmiyor ancak bunun da bir sorumlularının olduğu kanaatindeyiz. Yayınlanmış bilirkişi raporunda yer alan kişilerin isimlerini zikretmeme gerek yok ama bu bilirkişilerin zaten devlet demiryolları ile ticari ilişki içerisinde oldukları geçmiş zamanlarda ortaya çıktı. Biz bu bilirkişilerin raporunun dava süresince kullanılmasını doğru bulmuyoruz aslına bakarsanız. Çünkü bu kurumla maddi ilişki içine girmiş kişilerin rapor yazması ne kadar doğru ve ne kadar tarafsız olabilir? İnsanların, hakimlerin, savcıların takdirine kalmış bir şey ama biz bu bilirkişi raporuna her halükarda itirazımızı yapacağız. Yeni bilirkişilerin görevlendirilmesi de başlı başına bir problem çünkü olay yeri şu anda zaten yenilenmiş durumda. Geçen resimlerini de gördüm sağlamlaştırma da yapmışlar artık gönül rahatlığı ile insanlar oradan geçebilirler. 25 kişi öldükten sonra akıllarına gelmiş sağlamlaştırma yapmak" diye konuştu.
"İhmaller zinciri olduğunu gösteriyor"
Kurtuluş, "İlgili raporda Mayıs 2018’de söz konusu menfezde bir kontrol yapıldığı söyleniyor. Bu raporda da balast sıkıcı uygulanması gerektiği not düşülmüş ilgili menfeze. Ama Mayıs 2018’de düşülen rapor Temmuz ayına kadar kimse tarafından dikkate alınmamış. Hatta ondan sonraki kontrollerde de burayla ilgili çalışma yapılmamış, yeni tespitler görülmemiş. Demek ki, kontroller bile yapılmamış olabilir gibi bir soru geliyor insanın aklına. Biliyorsunuz genelde kağıt üstünde yapılıyor bu tür şeyler. Ama Mayıs 2018’de buraya bir balast tutucu uygulanması gerektiği yönünde bir heyet raporu var. Demek ki daha Mayıs ayında tespit edilmiş burada bir problem olduğu. Bu da büyük bir ihmaller zinciri olduğunu gösteriyor. Bu da sadece 3 kişi, 4 kişi sorumlu değil bu kurumun en tepesine kadar, genel müdürüne kadar insanların sorumlu olduğunu düşünüyorum. Hatta genel müdür, bugüne kadar bizi başsağlığı için bile aramadı. Bunu da buradan belirtmek isterim. En tepeye kadar insanların bu işten sorumlu olduğunu düşünüyorum. Bilirkişiler çıkıp 'menfez görevini yaptı' diyor. Menfez zaten yerinde duruyor. Menfez tıkanmamış, etmemiş, etrafındaki balast gitmiş. Bugüne kadar burada bu kadar yağmur yağmadı mı? Ne fark var. 2011 yılında yolun yenilemesini yapmışlar. Demek ki yeterli kalitede bir yenileme olmamış bu bunu gösteriyor. Bugüne kadar bu kadar yağmur yağmadı mı hiç orada?" şeklinde konuştu.
"Zannediyorum ki Cumhurbaşkanının bilgisi dışında gelişen bazı olaylar oldu"
"Sayın Cumhurbaşkanımız aradı, başsağlığı diledi. Konu ile ilgili olarak ilgili bakanlara talimat verdiğini söyledi sağ olsun" diyen Kurtuluş "İlgili bakanlar tarafından gerekli bilirkişilerin görevlendirileceğini söyledi ama zannediyorum ki onun bilgisi dışında gelişti bazı olaylar. Yoksa TCDD ile maddi ilişkiler içinde olan kişilerin bilirkişi olarak görevlendirileceğine ben inanmıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu başsağlığı diledi, evimize taziye ziyaretinde bulundu. Valimiz, kaymakamlarımız, emniyet müdürlerimiz hepsi geldiler bir tek TCDD Genel Müdürünün yüzünü dahi görmedik. Ben zaten sosyal medyadan öğrendim kim olduğunu. TCDD’den sadece bir avukat, bir psikolog bir de şofördü sanırım olayın hemen arkasından tazminatla ilgili süreçlerin başlatıldığını bilgilendirmek için göndermişler. Onun dışında da başka TCDD’den kimseyi görmedik. Gördüğümüz tek adam tazminat derdinde bir adamdı başka da bir şey değildi" dedi.
"Amacımız intikam almak değil"
Melih Kurtuluş konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim buradaki amacımız intikam almak değil. Bizim buradaki amacımız adaletin yerini bulması, mahkeme sürecinin bir an önce başlayarak gerçek suçluların cezalandırılması amacımız. Tabii gidenin geri gelmesi mümkün değil ama bu bizi bir nebze olsun rahatlatacaktır. Bu ülkenin adalet sistemine güveniyorum. Zaman bize gösterdi ki bu ülkede adalet her zaman, bazen geç de olsa yerini muhakkak buluyor. Bu ülkenin adalet sistemine inancımız tam. Yalnız bir an önce de mahkeme sürecinin başlamasını istiyoruz. Çünkü bu süreç uzadıkça bize daha fazla acı veriyor. İnanıyorum ki dava süreci başladığı zaman gerçek suçlular cezasını alacak ve adalet de yerini bulacak."
"Bilirkişi raporuna itirazlarımız reddedildi"
Melih Kurtuluş’un avukatı Av. Yunus Tuğlu da sürece dair açıklamalarda bulunarak bilirkişi raporuna yaptıkları itirazın kabul edilmediğini söyledi.
Av. Tuğlu, "8 Temmuz 2018 tarihinde ilçemizde meydana gelen elim kaza sonucu çok büyük acılar yaşandı. 25 tane canımız gitti. 250’nin üzerinde yaralımız var. İlçemiz ile birlikte bölgemiz çok büyük acılar yaşadı. Yitip giden canların hepsinin ayrı ayrı hikayeleri var. Bu hikayelerden iki tanesi de müvekkilimiz Melih beyin eşi ve küçücük çocuğu bu kazada hayatlarını kaybettiler. Maalesef bu kaza sonrası biz, yetkililerce yeterince ilgilenilmediği kanaatindeyiz. İlk kaza olduğunda sıcağı sıcağına bir başsağlığı dilendi, ilgileniyormuş gibi yapıldı ancak ondan sonra gerek psikolojik yönden gerek insanların acılarını paylaşma yönüyle pek fazla bir ilgi gösterilmedi. Hukuki yönden elbette ki süreç devam ediyor. Fakat ağır aksak yürüdüğü kanaatindeyiz. Öncelikle bilirkişi seçiminin yanlış olduğu kanaatindeyiz. Görüştüğümüzde bu konuda üniversite profesör olarak görev yapan bir bilirkişi tayin edildiği söylendi. Mustafa Karaşahin isimli bilirkişi henüz daha kaza olduğu anda kaza sebebini meteorolojiye bağlayan bir basın açıklaması yaptı. Bu bilirkişiliğin gerek yasal kurallarına gerekse etik kurallarına aykırı bir davranıştı. Böyle bir açıklama maalesef talihsiz bir açıklamaydı. Bu açıklamanın ardından tüm kamuoyu sanki bu kazada hiçbir ihmal olmamış bütün kaza o gün yağan yağmur sebebiyle meydana gelmiş gibi bir izlenime kapıldı insanlar, öyle bir mesaj verildi. Bu süreçten sonra da söz konusu bilirkişi ile ilgili birçok şaibe döndü ortada. Daha önce demir yollarının danışmanlığını yaptığı, ticari ilişkileri olduğu gibi iddialar meydana geldi. Doğrudur, değildir bilemiyoruz ancak bazı şeylerin şüyu-u vukuundan beterdir denir. Bu da öyle bir konuydu. Bu konuya yasal olarak itirazlarımızı yaptık. Ancak itirazlarımıza verilen cevap da yeni bir bilirkişi raporunun süreci daha da uzatacağı veya bu raporun heyet halinde hazırlandığı ve heyetin ortak görüşü olduğu şeklinde itirazlarımız bu tür savunmalarla reddedildi" şeklinde konuştu.
Yorum Yazın